Yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizine ilişkin hükümler, 27.11.2017 tarihli ve 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un (MÖHUK) 50 ila 59. maddeleri arasında düzenlenmektedir. Doktrinde tanıma, “bir mahkeme kararının kesin hüküm kuvvetinin yabancı bir ülkede kabulü” olarak; tenfiz ise “bir mahkeme kararının, sahip olduğu kesin hüküm kuvvetinin sonucu olarak maddi icra muamelelerini gerekli kılan kamu gücünü harekete geçiren vasfı” olarak tanımlanmaktadır. Her mahkeme kararının hem kesin hüküm hem de icra edilebilme niteliğini birlikte taşıdığı söylenemez. Bu bakımdan, tanıma yalnız kesin hüküm teşkil eden mahkeme kararları için söz konusu olurken, tenfiz, icra edilebilir nitelikteki kesin hükümler için söz konusu olmaktadır.

Bu makalemiz ile MÖHUK’ta düzenlenen tanıma ve tenfiz kavramları için geçerli olan ön şartlar, asli şartlar, görevli, yetkili mahkeme ve temyiz yolu gibi usule ilişkin hususlar incelenmek suretiyle kavramların uygulanma şekilleri anlatılacaktır.

1. Tanıma ve Tenfizde Aranan Ön Şartlar

a) Kararın Yabancı Bir Mahkeme Tarafından Verilmesi

MÖHUK düzenlenmesine göre, tanıma için aranan ön şartlar ile tenfiz için aranan için ön şartlar farklılık göstermemektedir. Buna göre, MÖHUK’un tenfiz kararı başlıklı 50. maddesinin 1. fıkrasında; “Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.” şeklinde devam eden ifadede yabancı bir mahkeme kararının mevcudiyeti belirtilmekte, yine MÖHUK’un tanıma başlıklı 58. maddesinin 1. fıkrasında; “(1) Yabancı mahkeme ilâmının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilâmın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır. Tanımada 54 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi uygulanmaz.” denilmekle tanınması mümkün olan kararların, yabancı mahkeme kararı olması gerektiği belirtilmektedir.

Kararın kural olarak bir yargı organınca verilmesi gerektiği kabul edilse de tanıma ve tenfizi istenen karar farklı hukuk sistemlerine göre idari bir organ ya da dini bir organ tarafından verilen bir karara da ilişkin olabilir. Hukukumuzda bu kuralın istisnaları mevcuttur. Bunlardan ilki, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 30. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre, evlât edinme olaylarına ilişkin yabancı adlî veya idarî makamlarca verilen ve o ülkenin hukukuna göre kesinleşmiş olan veya kesin hüküm gibi sonuç doğuran karar ve belgelerin Türkiye’de icra olunabilmesi, yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz veya tanıma kararı verilmesine bağlı kılınmıştır.

Bir diğer istisna ise 29.04.2017 tarihli, 30052 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 690 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 4. maddesinde Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 27. maddesinden sonra gelmek üzere 27/A maddesinin eklenmesi ile düzenlemiştir. Buna göre; “Yabancı ülke adlî veya idarî makamlarınca boşanmaya, evliliğin butlanına, iptaline veya mevcut olup olmadığının tespitine ilişkin olarak verilen kararlar; bizzat veya vekilleri aracılığıyla tarafların birlikte başvurması, verildiği devlet kanunlarına göre konusunda yetkili adlî veya idarî makam tarafından verilmiş ve usulen kesinleşmiş olması ve Türk kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması şartlarıyla nüfus kütüğüne tescil edilir.” Görüldüğü üzere ilgili düzenleme ile boşanma davaları bakımından şahıslara kolaylık sağlanmış olup bu konudaki yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi için dava açılmasına gerek kalmaksızın doğrudan Türkiye’de bulunan nüfus kütüğüne tescil edilmesi imkanı tanınmıştır.

b) Özel Hukuk Davalarına İlişkin İlam Mahiyetinde Bir Karar Olması

MÖHUK düzenlemesine göre yabancı mahkeme kararının özel hukuktan doğan bir uyuşmazlığa ilişkin olması gerekmektedir. Karar hukuk mahkemesi dışında, ceza mahkemesi ya da idare mahkemesi gibi farklı bir mahkemeden de verilebilir. Ancak MÖHUK madde 50/2’ye göre, yabancı mahkemelerin ceza ilamlarında yer alan kişisel haklarla ilgili hükümler hakkında tenfiz kararı istenebilir.

Hukuk davalarıyla ilgili olarak doktrinde tenfize karar verecek hâkimin, yabancı mahkeme kararının maddi hukuka ait bir talebe ilişkin olup olmadığını incelemesi gerektiği, maddi hukuka ilişkin olmayan işe iade gibi iş hukukuna ilişkin kararlarla, sosyal sigortalar alanındaki yabancı mahkeme kararları ile saf idari nitelikteki kararların, kartel ve patent hukuku alanındaki kararların tenfiz edilebilir ilamlar arasında yer almadığı ifade edilmektedir.

Tanıma ve tenfize konu olacak hukuk davalarının çeşitleri 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenmiştir. Bunlar; eda davası, tespit davası, belirsiz alacak davası ve yenilik doğurucu davadır. Her mahkeme kararı hem kesin hüküm hem de icra kabiliyetini birlikte taşımamakta, bazı kararlar nitelikleri gereği sadece kesin hüküm teşkil etmekte ve icra kabiliyetleri bulunmamaktadır. Bu tip kararlar yalnızca tanınabilmekte, tenfiz edilememektedir.

c) Kararın Kesinleşmiş Olması

MÖHUK’ta tanıma ve tenfize konu olacak kararın kesinleşmiş olması şartı aranmaktadır. Kesin hüküm teşkil etmeyen bir hükmün tanınması ve tenfiz edilmesi mümkün bulunmamaktadır. Bu bakımdan kararın kesinleşmesi MÖHUK bakımından bir ön şart olarak ele alınmaktadır. Kararın kesinleşmiş olup olmadığı da yine kararı veren ülkenin usul hukukuna göre tayin edilecektir.

Yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizinde aranan ilamın kesinleşmiş olması şartı, yabancı ilama karşı kanun yollarının tüketildiğini ve hakimin davadan el çekmiş olduğunu gösterir. Burada ifade edilen kesinleşme, kararın şekli anlamda kesinleşmiş olmasıdır. Doktrinde, ilamın şekli anlamda kesinleşmiş olması yeterli sayılmaktadır.

MÖHUK madde 54’te sayılan tenfiz şartlarının incelenebilmesi için öncelikle MÖHUK’un 50. maddesine göre, yabancı mahkemelerden verilmiş, hukuk davalarına ilişkin ve kesinleşmiş bulunan bir kararın varlığı gerekmektedir. Ancak bu şartların varlığı tespit edildikten sonra tenfizin ana şartları sayılan, MÖHUK madde 54’teki karşılıklılık, münhasır yetki, kamu düzenine aykırılık, savunma haklarına uyulması ile ilgili hususların incelenmesi mümkün bulunmaktadır.

MÖHUK’ta tanıma-tenfiz davaları için aranan “yabancı mahkeme kararının kesinleşmiş olması” şartının, HMK’da belirtilmeyen ancak özel kanunlarda yer alan dava şartlarından olup olmadığı konusunda doktrinde, bunun bir dava şartı olarak kabulü halinde; davanın açıldığı tarihte kesinleşmemiş bir ilâmın, Türkiye’de tanınması-tenfizi istendiği takdirde, davanın açıldığı tarihte ilâmın kesinleşmemiş olduğu davanın görülmesi sırasında anlaşılırsa, hâkimin davayı usulden reddetmesi gerektiği; ancak bu şartın eksikliği davanın açıldığı sırada fark edilmemiş ve dava görülürken eksiklik giderilmişse, artık dava şartı noksanlığından ötürü davanın reddine karar verilemeyeceği ifade edilmektedir.

2. Tanıma ve Tenfiz İçin Aranan Asli Şartlar

Tanıma ve tenfiz talebinin kabul edilebilmesi için gereken asli şartlar MÖHUK madde 54’te düzenlenmiştir. Buna göre; “(1) Yetkili mahkeme tenfiz kararını aşağıdaki şartlar dâhilinde verir:

a)Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması.

b)İlâmın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilâmın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması.

c)Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması.

ç) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması.”

a) Tenfiz İçin Aranan Karşılıklılık Şartı

İlgili maddede düzenlenen a bendinde bahsedilen karşılıklılık şartı tanıma için aranmamaktadır. Bunun haricindeki esas şartlar hem tanıma hem de tenfiz için geçerlidir. Yabancı mahkeme kararının Türkiye’de tenfiz edilebilmesi için kararı veren yabancı devletle Türkiye arasında mahkeme kararlarının tenfizine dair bir sözleşme veya o devlette Türk mahkemelerinin kararlarının tenfizine imkan veren bir kanun hükmünün veya fiili uygulamanın bulunması gerekmektedir.

b) İlamın Türk Mahkemelerinin Münhasır Yetkisine Girmeyen Bir Konuda Verilmiş Olması

MÖHUK’un 54. maddesinin b bendinde yer verilen bu şarta göre, tanıma ve tenfizi istenen yabancı mahkeme kararının milletlerarası özel hukuk anlamında Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması gerekmektedir. Burada bahsedilen münhasır yetki kavramı iç hukukta ifade edilen kesin yetki kavramından farklılık göstermektedir. İç hukukta bahsedilen her kesin yetkili mahkeme, milletlerarası usul hukuku bakımından münhasır yetkili mahkeme değildir.

c) Davalının İtiraz Etmesi Şartıyla İlamın, Dava Konusu veya Taraflarla Gerçek Bir İlişkisi Bulunmadığı Halde Kendisine Yetki Tanıyan Bir Devlet Mahkemesince Verilmiş Olmaması

MÖHUK’un 54. maddesinin b bendinde münhasır yetkinin devamında yer verilen bu şart, doktrinde “aşırı yetki” veya “aşkın yetki” olarak ifade edilmektedir. Buna göre, kendi hukukuna göre dahi yetkisiz olan veya hukuk devletinde kabul edilmiş genel yetki kurallarına aykırı şekilde kendini yetkili sayan mahkemeler tarafından verilmiş kararların, şayet davalı itiraz ederse, Türk mahkemelerinde tenfizi mümkün bulunmamaktadır. Burada münhasır yetki şartından farklı olarak, yetki hususunu Türk hakimi re’sen nazara alamamakta, ancak davalı tarafın itiraz etmesi halinde aşkın yetki sebebiyle tenfiz talebi reddedilebilmektedir.

d) Hükmün Kamu Düzenine Açıkça Aykırı Bulunmaması

MÖHUK madde 54’te yer alan kamu düzenine aykırılık şartının incelenmesinde, kararı veren mahkemenin hukukunun değil, verilen kararın Türk kamu düzenine aykırılık teşkil edip etmediği önem arz etmektedir. Burada, yabancı karara uygulanan kanun kamu düzenine aykırı olmadığı halde, verilen kararın icrasının Türk kamu düzenine aykırı olması mümkündür.

Yabancı mahkeme kararının tanınması veya tenfizinin Türk kamu düzenine aykırılık, teşkil etmesi; kararın Türk ekonomik hayatına veya bir kamu kuruluşunun varlığına ağır tehdit teşkil etmesi, kararı veren hakimin davaya bakmaktan men edilmesi, Türk hukuku bakımından ithalat ve ihracatı yasak bir malın teslimine karar verilmesi, karar hakkında yargılamanın iadesi sebeplerinden birinin (yazılı bir delilin sonradan ele geçmesi, kararın dayandığı delilin sonradan sahteliğinin ispat edilmesi gibi) bulunması hallerinde gerçekleşebilecektir.

e) Savunma Haklarına Uyulmuş Olması

Tanıma ve tenfiz şartlarının sonuncusu da MÖHUK madde 54/ç’de düzenlenmiştir. Buna göre; kararı veren mahkemenin bulunduğu devletin kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişi, hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişi yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmiş ise tenfiz talebi reddedilecektir.

Yabancı mahkeme, usul kuralları bakımından kendi hukukunu uygulayacaktır. Yargıtay da karar veren mahkemenin uygulanacak usul kuralları açısından kendi hükümlerini uygulamak zorunda olduğunu, kararı veren mahkemenin ait bulunduğu devletin hukukuna göre kurulduğunu, yargılamaya ilişkin faaliyetin kamu düzeninden olduğunu, tüm usul sürecinin hakimin hukukuna tabi olduğunu belirtmiştir.

3. Tanıma ve Tenfizde Prosedür

Tanıma davasının usulü, tenfiz davasında olduğu gibidir. Ancak tanıma, tenfizden farklı olarak devam etmekte olan bir dava içerisinde istenebilmektedir. Bunun dışında bir yabancı mahkeme kararının tanınması her zaman ayrı bir dava açılarak da istenebilir. Ayrı bir dava açılarak yabancı mahkeme kararının tanınması talep edildiğinde, tanıma davası bir tespit davası niteliğinde olur.

Türk mahkemelerinde açılmış bir davada, yabancı mahkeme kararını kesin delil olarak ileri sürmek amacıyla kararın tanınması talep edilebileceği gibi, tarafları ve konusu aynı olan bir karar bulunması sebebiyle yabancı mahkeme kararının kesin hüküm niteliği taşıdığı ileri sürülerek de kararın tanınması talep edilebilir.

Tanımadan farklı olarak, bir yabancı mahkeme kararının tenfizi ancak ayrı bir dava açılarak istenebilmektedir. Tenfizi istenen yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verildiği takdirde ilgili yabancı ilâm Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmlar gibi icra olunacaktır.

a) Tanıma ve Tenfizde Görevli ve Yetkili Mahkeme

MÖHUK madde 51’de; “(1)Tenfiz kararları hakkında görevli mahkeme asliye mahkemesidir. (2) Bu kararlar kendisine karşı tenfiz istenen kişinin Türkiye’deki yerleşim yeri, yoksa sâkin olduğu yer mahkemesinden, Türkiye’de yerleşim yeri veya sâkin olduğu bir yer mevcut değilse Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden birinden istenebilir.” şeklinde görev ve yetki kuralları düzenlenmektedir. Görüldüğü üzere madde hükmü uyarınca, tanıma ve tenfiz davası, yetkili bulunan yerdeki konusuna göre asliye hukuk ya da asliye ticaret mahkemesinde açılmalıdır.

b) Tanıma ve Tenfiz İsteminin Şekli

MÖHUK madde 52’ye göre tenfiz, kararın tenfizinde hukuki yararı bulunan herkes tarafından istenebilir. Yine kanunda belirtildiği üzere tenfiz talebi bir dilekçe ile yapılır ve dilekçede tenfiz isteyenle, karşı tarafın ve varsa kanunî temsilci ve vekillerinin ad, soyad ve adresleri yer almalı, tenfiz konusu hükmün hangi devlet mahkemesinden verilmiş olduğu ve mahkemenin adı ile ilâmın tarih ve numarası belirtilerek hükmün özetinden bahsedilmeli, ayrıca tenfiz, hükmün bir kısmı hakkında isteniyorsa bunun hangi kısım olduğu ifade edilmelidir.

Normal bir dava dilekçesinin taşıması gereken esasları taşıyan bu dilekçede, maddi vakıaların ispatına gerek bulunmadığından, maddi vakıaların, delillerin ve ispatla ilgili diğer hususların yer alması gerekli değildir. Tenfiz dilekçesinin ekinde MÖHUK madde 53’e göre, yabancı mahkeme ilamının o ülke makamlarınca usulen onanmış aslı veya ilamı veren yargı organı tarafından onanmış örneği ve onanmış tercümesinin ve ayrıca ilamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesinin bulunması gerekmektedir.

Yabancı mahkeme kararları da yabancı resmi belge niteliğinde olduğundan, kararın Türkiye’de resmi belge niteliğini taşıması için belgenin verildiği devletin yetkili makamı veya ilgili Türk konsolosluk makamı tarafından onaylanması gerekmektedir. Yabancı resmi belgelerin tasdiki konusunda, Türkiye’nin taraf olduğu Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılmasına İlişkin La Haye Sözleşmesi bulunmaktadır. Şayet tanınması istenen karar bu sözleşmeye taraf bir devletin mahkeme kararı ise kararın konsolosluk tarafından onaylanması gerekmemekte, yalnızca resmi belgeyi düzenleyen makam tarafından apostille şerhi verilmesi yeterli bulunmaktadır. Türkiye, sözleşmeye göre, onay makamı olarak idari belgeler için Valilikleri, adli belgeler için ise ağır ceza mahkemesi bulunan yerdeki adalet komisyonu başkanlığını yetkili kılmıştır.

4. Tanıma ve Tenfiz Kararının Sonuçları

Tanıma kararının sonucu bakımından, Türk hakimi tanımanın şartlarının oluştuğunu tespit ettiği takdirde tanıma kararı verilmesi ile yabancı mahkeme kararı kesin hüküm ve kesin delil teşkil edecektir. Kesin hüküm ve kesin delil etkisinin ne zaman hüküm ifade edeceği ise MÖHUK madde 59’da ayrıca düzenlenmiştir. Buna göre, yabancı ilâmın kesin hüküm veya kesin delil etkisi yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade edecektir.

MÖHUK madde 57, tenfiz kararının Türk mahkemelerinden verilmiş ilamlar gibi icra olunacağını, tenfiz isteminin kabul veya reddi hususunda verilen kararın temyizinin genel hükümlere tabi olduğunu ve temyizin icrayı durduracağını düzenlemektedir. Maddenin ilk cümlesi, karara icra kabiliyeti getirmesi bakımından yalnızca tenfiz kararları için uygulanabilecektir. Ancak kararların temyizi ve icranın durması hem tanıma hem de tenfiz kararları için mümkün bulunmaktadır.

MÖHUK’un temyize ilişkin hükmünün uygulaması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile kanun yollarına istinaf kanun yolunun da eklenmiş bulunması sebebiyle farklılık gösterecektir. Bu duruma ilişkin olarak HMK madde 341/5 konuyu özel olarak düzenlemiştir. Buna göre; “İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir.” Bu madde karşısında, MÖHUK madde 57’de düzenlenen temyiz yolu yerine artık ilk derece mahkemelerinin tanıma ve tenfiz kararlarına karşı öncelikle istinaf kanun yoluna başvurulması gerekmektedir.

MÖHUK m. 57/2’de yer alan diğer bir düzenleme ise temyiz başvurusunun, genel kuralın aksine tanıma veya tenfiz kararının icrasını durdurmasına ilişkindir. HMK madde 350’de yer alan istinaf başvurusu icrayı durdurmaz hükmüne rağmen, MÖHUK m. 57/2’de yer alan istisnai hüküm sebebiyle, doktrinde, tanıma ve tenfiz taleplerinin kabulüne ilişkin istinaf başvurusunun da icrayı durduracağının kabulünün gerektiği ifade edilmektedir.

KAYNAKÇA

AYBAY, Rona/ DARDAĞAN, Esra: Uluslararası Düzeyde Yasaların Çatışması, İstanbul

Bilgi Üniversitesi Yayınları, Mart 2005.

ÇELİKEL, Aysel / ERDEM, Bahadır: Milletlerarası Özel Hukuk, Yenilenmiş 11. Bası, Beta

Basım, Ocak 2012, İstanbul.

GÜVEN, Pelin: Tanıma-Tenfiz, Yetkin Yayınları, Ankara 2013.

HUYSAL, Burak: 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Getirilen Yenilikler Işığında

Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Konusunda Bazı Tespitler,

Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni, Cilt: 31, Sayı: 2, 2011.

NOMER, Ergin: Devletler Hususi Hukuku, Beta Basım, İstanbul 2008.

ŞENSÖZ, Ebru: Aile Hukukuna İlişkin Yabancı Kararların Tanınması, (Yayımlanmamış

Doktora Tezi), Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı,

Ocak 2012.

ŞİT, Banu: Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizinde Kesinleşme Şartı, Gazi

Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 15. Cilt, Sayı 1, Ankara 2011.