Günümüzde özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında hızla devam etmekte olan bir teknoloji transferi yaşanmaktadır. Bu teknoloji transferi franchise, lisans, know-how, fikri ve sınai hakların devri gibi çeşitli sözleşmelerle gerçekleşmekte ve bunlar arasında know-how sözleşmesi de rekabet edilebilirliğe imkan tanıması bakımından ön plana çıkmaktadır. Gelecekte teknolojinin ilerlemesine bağlı olarak işletmeler arası rekabetin artması ve buna bağlı olarak da know-how sözleşmelerinin ulusal ve uluslararası platformda öneminin iyiden iyiye artacağı kaçınılmaz bir gerçektir.

1. Know-How Nedir?

Know-how, patent belgesi alınmayan ya da alınamayan teknik buluş sahiplerinin korunmaya değer menfaatlerini gösteren, uygulamanın ortaya çıkarmış olduğu bir kavramdır. Belirli bir tekniği uygulamaya koyabilmek için gerekli teknik, ticari ve işletmecilik bilgi ve becerileri “teknik bilgi” (know-how) olarak nitelendirilirler. AB tarafından düzenlenen ve yürürlükte bulunan 316/2014 sayılı Teknoloji Transferi Anlaşmalarına İlişkin Tüzüğün 1. maddesinin (i) bendinde know-how; gizli, esaslı ve belirlenmiş olan deneyim ve uygulama sonucunda ortaya çıkan teknik bilginin tamamı olarak tanımlanmıştır.

Know-how kavramı, mevzuatımızda ilk defa 14.07.2002 tarihli, 24815 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği’nin 3. maddesinin f bendinde düzenlenmiştir. Buna göre know-how;

“Sağlayıcının tecrübe, denemeleri sonucu elde ettiği ve patentli olmayan, uygulamaya yönelik, gizli, esaslı ve belirlenmiş bilgi paketi anlamına gelir. Bu tanımdaki;

1) “Gizli” kavramı, know-how’ın bir bütün halinde veya parçaları tam olarak bir araya getirildiğinde ve birleştirildiğinde dahi herkes tarafından bilinmemesini ya da kolaylıkla erişilebilir olmamasını,

2) “Esaslı” kavramı, know-how’ın, anlaşma konusu malların veya hizmetlerin kullanılması, satımı veya yeniden satımı bakımından alıcı için vazgeçilmez bilgiler içermesini,

3) “Belirlenmiş” kavramı, know-how’ın gizli ve esaslı olma şartlarını taşıdığını doğrulayabilmek için, yeterince geniş kapsamlı ve ayrıntılı bir şekilde tanımlanmış olmasını,

ifade eder.”

Mevzuatımızda know-how terimi tanımlanmış olmasına karşın, know-how’ın konu olduğu sözleşmelerde taraflara, bu kavramı kullanmaktan kaçınarak buna ilişkin açık belirlemeler yapmaları önerilmektedir. Bu belirlemeler, içeriğine ve fonksiyonuna göre transfer edilecek (talimat süreci, formüller, tasarımlar gibi) bilginin şekli ve transfer iletişimi için kullanılacak (yazılı metinler, teknik yardım gibi) araçlar olarak ifade edilmektedir.

2. Know-How Sözleşmesinin Şekli ve Konusu

Hem uluslararası düzenlemelerde hem de mevzuatımızda know-how “patentlenmemiş teknik bilgi” olarak tanımlanmaktadır. Genel kabul görmüş bir tanıma göre know-how; “patentlenmemiş (patent alabilme şartları mevcut iken buluş sahibi kendi isteği ile buluşuna berat almamış) ya da patentlenememiş (buluşun berat almak için gerekli olan şartları taşımaması veya başka bir sebepten dolayı kendisine berat alınamamış olan) buluşları, süreçleri, formülleri, tasarımları içerebilir; know-how projeler, tarifnameler veya çizimler gibi fiziksel araçlar ile açıklanabilir… know-how personel hizmetleri aracılığı ile en iyi şekilde veya aslında sadece bu şekilde ortaya çıkarılabilecek olan tecrübe ve yetenekler birikimini” kapsar.

Görüldüğü üzere, know-how sözleşmesinin konusu bilinçli olarak patentlenmemiş teknik bilgileri içerebileceği gibi patentlenmesi mümkün bulunmayan teknik bilgileri de içerebilir. Know-how’ın patent konusu yapılması çoğunlukla işletmelerin tercih etmediği bir yoldur. Her ne kadar know-how’ın aksine patent alınması o teknik bilgiye hukuksal koruma sağlasa da bu koruma yirmi yıl süre ile sınırlı olduğundan, süre sona erdiğinde koruma ortadan kalkmakta ve ilgili know-how herkes tarafından erişilebilir olmaktadır.

Know-how sözleşmesi rızai nitelikte, tam iki tarafa borç yükleyen, isimsiz bir sözleşmedir. Sözleşmenin konusu olan know-how, karşı tarafın kullanımına belirli bir süre ile ya da herhangi bir süre ile bağlı olmaksızın bırakılabilir. Know-how sözleşmesi bir geçerlilik şekline bağlı değildir. Ancak uygulamada yazılı sözleşme tercih edilmektedir. Nitekim patent ile birlikte düzenlenen know-how sözleşmeleri bakımından 22.12.2016 tarihli ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu madde 148/4’e göre yazılı şekil şartı aranmaktadır.

Know-how sözleşmesinin konusunu gayri maddi değerler oluşturmaktadır. Bu gayri maddi değerler gizli teknik bilgiler olabileceği gibi gizli olmayan bilgi ve tecrübeler de olabilir. Gizli know-how kavramı ile ifade edilen bilgiler, üretim sırları ve ticari, idari, mali ve başka niteliklerde olan ticari sırlar olmak üzere ikili bir ayrıma tabi tutulmaktadır. Know-how kapsamındaki ticari sırlar, 13.01.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabete ilişkin hükümleri ve Rekabet Kurumu tarafından çıkarılan 2010/3 sayılı Dosyaya Giriş Hakkının Düzenlenmesine ve Ticari Sırların Korunması İlişkin Tebliğ ile mevzuatımızda korunmaktadır.

3. Sözleşmenin Hukuki Niteliği

Know-how sözleşmesinin hukuki niteliği konusunda doktrinde tartışmalı görüşler bulunmaktadır. Bir görüşe göre, hak sahibinin karşı tarafa aktarmış olduğu teknik bilgi üzerinde onun bu sözleşme ile hakkını kaybettiğini ifade eden açık hükümlerin sözleşmede yokluğu durumunda bu sözleşme devir değil lisans sözleşmesi olarak kabul edilmelidir. Sözleşme konusu teknik bilgilerin başkasına yararlanmak amacıyla aktarıldığı sözleşmeler lisans altında ele alınmalıdır. Bu görüşe benzer olarak, lisans sözleşmesi, zaman sınırıyla veya zaman sınırı olmaksızın herhangi bir gayri maddi malın kullanımının bir başkasına bırakılması olarak tanımlanır. Bu genel tanımlama geniş anlamda lisansı ifade eder. Gizli teknik bilgilerin belirli bir süre ile kullanıma bırakılması ise dar anlamda lisans olarak ele alınmaktadır.

Bir diğer görüş ise, know-how transferi için yapılan sözleşmelerin lisans sözleşmesi değil bilgi iletişimi sözleşmesi olarak nitelendirilmesi gerektiğini, çünkü know-how’ı sağlayan tarafın lisans sözleşmesi üzerindeki inhisari haktan mahrum kaldığını ifade etmektedir. Henüz patenti alınmamış, fakat patentinin alınması düşünülen bir buluşla ilgili sözleşme imzalanmış ise bu sözleşme bir lisans sözleşmesi olmayıp gizli bilgileri içeren bir know-how sözleşmesidir.

Kanaatimizce, know-how sözleşmelerini lisans sözleşmelerinden bağımsız düşünmek mümkün değildir. Lisans sözleşmelerinde olduğu gibi know-how sözleşmelerinde de know-how verenin açıklama ve kullanıma izin verme, know-how alanın da bunun karşılığında bedel ödeme borcu bulunmaktadır. Bu bakımdan know-how veren sözleşme öncesinde fiili tekel durumundayken, sözleşme sonrasında know-alan ile bu fiili hakimiyeti paylaşmaktadır. Know-how verenin bunun üzerindeki inhisari haktan mahrum kaldığını söylemek bizce uygun değildir. Teknik bilgi ve tecrübeyi sağlayan taraf sözleşme ile bu teknik bilgiyi münhasıran karşı tarafa tahsis etmediği müddetçe know-how verenin bu haktan mahrum kaldığı söylenemez.

4. Sözleşmenin Sona Ermesi ve Hukuki Sonuçları

Know-how sözleşmesi bir süre ile sınırlı olarak yapılmışsa, sürenin dolmasıyla, fesih ihbarı yoluyla, haklı sebeplerle ya da taraflardan birinin ölümü, iflası, ehliyetini kaybetmesi veya işletmesinin ticaret sicilinden terkin edilmesi gibi hallerde sona erecektir.

Know-how alanın, sözleşme sona erdikten sonra, sözleşmenin konusunu oluşturan know-how’ı kullanması yasaklanabilir. Gizli olmayan teknik bilginin sözleşmeye konu olması durumunda, aksi sözleşmede kararlaştırılmadıkça, know-how alanın artık bu bilgiden faydalanmasının yasaklanması mümkün bulunmamaktadır. Gizli olmayan bilgi ve tecrübenin aktarılması halinde bu tür teknik bilgi, know-how alanın işletme tekniği ve bilgi alanı ile karışmakta ve know-how alanın bunları kullanmaya devam edip etmediğinin tespiti mümkün olamamaktadır.

Gizli teknik bilgiyi konu edinen sözleşmelerde ise, know-how alanın, sözleşme ile aktarılmış olan gizli teknik bilgileri sözleşme sona erdikten sonra kullanmasının yasaklanması mümkündür. Şayet, know-how alan, sözleşme sonrasında bu know-how’ı kullanmaya devam ederse haksız rekabet hükümleri kapsamında sorumluluğu doğacaktır. Kanaatimizce, gizli teknik bilgilerin kullanılmasının yasaklanması da pratikte fayda sağlamayacaktır. Çünkü, know-how alan kullanılmasına imkan tanınan bu gizli teknik bilgiler sayesinde işletmesini geliştirmiş, bu bilgileri işletmesinin bir parçası yapmış, buna göre belki yeni bir cihaz piyasaya sürmüş belki de yeni bir araç üretmiş olacaktır. Bu durumda ilgili gizli know-how’ın kullanılmasının yasaklanmasının ancak halin şartlarına göre mümkün olabileceği, aksi halde bunun hakkaniyete uygun olmayacağı ve haksız rekabete sebep olacağı düşünülmektedir.

Bunun haricinde, know-how alanın sözleşmenin sona ermesinden sonra öğrendiği gizli teknik bilgileri ifşa etmeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Know-how alanın sır saklama borcuna aykırı davranması halinde sözleşmeden doğan tazminat sorumluluğu olabileceği gibi, bu fiil haksız rekabet de teşkil edebilir. Gizli teknik bilgi, ancak know-how alanın kusurlu davranışı olmaksızın ortadan kalkarsa, know-alanın, sözleşme sonrası gizli teknik bilgileri ifşa etmeme yükümlülüğü sona erer.

KAYNAKÇA

AKYOL, Şener: Borçlar Hukuku (Özel Borç İlişkileri), Know How-Management-Joint Venture ve Büyük Çaplı İnşaat Sözleşmeleri, İstanbul 1997.

BAŞ, Mustafa: Teknik Bilgi (Know-How) Lisans Sözleşmesi, Ankara 2000.

CORREA, Carlos M.: Legal Nature and Contractual Conditions in Know-How Transactions, Georgia Journal of International and Comperative Law, V:11(3), 1981.

ÇÖRTOĞLU KOCA, Sema: Teknoloji Transfer Sözleşmelerinden Doğan Kanunlar İhtilafı, Ankara 2013.

ERBAY, İsmail: Know-How Sözleşmesi, Ankara 2002.

GÜRZUMAR, Osman Berat: Franchise Sözleşmeleri, İstanbul 1995.